8.05.2009

Oğuz Savaş




Başlıktan da anlaşılacağı gibi yazımınızın kahramanı Türk basketbolunun son yıllarda yetiştirdiği en dominant oyunculardan biri : Oğuz Savaş.

Bu kaba görünümlü,2.10 boylu ve 130 kiloluk gür sakallı adam sadece 1987 doğumlu.Oğuz basketbola Yeşilyurt altyapısında başladı.O zamanlar Ülker ve Yeşilyurt arasında yapılan pilot takım anlaşmasından dolayı kendini Ülker'in merhametli ellerinde buldu,o zamanlar genç bir basketbolcunun gitmek isteyeceği nadide organizasyonlardan birine giden Oğuz,orada kısa sürede kendini kanıtladı.
Oğuz daha alt seviyelerdeyken basketbol zekası ve vücudunu çok iyi kullanabilme yeteneği ile yaşıtları arasında sivrilirken,basketbolunu da gün geçtikçe geliştirip günümüzün en gözde pivotlarından biri haline geldi.
Oğuz'un kariyerinin ikinci dönüm noktasıysa şüphesiz Fenerbahçe - Ülker birleşmesi oldu.Ülker'in dağılması diğer takımlarından beslenmesi anlamına geldi.Bütün oyuncular ayrılırken,yabancı oyunculardan daha önemlisi ligin en önemli Türk oyuncuları genci,yaşlısıyla takımlara transferlerini gerçekleştirdi.Oğuz o zamanlar tahmin edebileceğiniz gibi bir sürü teklif alırken,kariyeri için en mantıklı olanı,Euroleague tecrübesi edineceği ve gençlere değer verilen bir organizasyon-o zamanlar Aydın Örs daha sonra da Tanjevic - olan Fenerbahçe Ülker'i tercih etti.Fenerbahçe Ülker'de yine Türkiye'nin çok şeyler beklediği Semih ve Kambala ile birlikte pivot rotasyonunu oluşturuyorlardı.Sezonun ilk bölümünde ortalama bir performans sergileyen Oğuz'un önü Fenerbahçe Ülker'in yaşadığı talihsiz (!) bir olayla açıldı.Takımın en büyük skor opsiyonlarından biri olan Kambala doping cezası almış,herkes transfer isterken Aydın Örs gene büyüklüğünü konuşturmuş ve pota altını bu iki gence emanet etmişti.Oğuz'un aldığı süreler artmış,ortalamaları tavan yapmıştı.Oğuz o zamanlar iyi bir şutu olmayan,sırtı dönük oynamayı yeteri kadar bilen,klasik bir pivotken gün geçtikçe tehlikeli bir hücum silahı oldu.Şu günlerde rahatlıkla görebiliyoruz ki Oğuz'un şutu ortalamanın üstüne çıktı.Üç sayılık atış dahil,ceza şutlarını rahatlıkla sokabilen,serbest atış yüzdesi bir uzuna göre çok iyi olan bir oyuncu haline geldi.Oğuz'un saha görüşüyse bir pivota göre çok iyi.Özellikle takımında bulunan Ömer Aşık ve Semih'le maç içindeki anlaşmaları görülmeye değer.Oğuz'un da eksik yönleri var tabiki..Öncelikle kilosu ''biraz'' fazla.Belki sırtı dönük oynamasında ona yardımcı oluyor ama bu kiloyla bile bu kadar hızlı ilk adımı varsa,biraz daha uygun vücutla neler yapabileceğini siz düşünün.Oğuz'un ekstra özelliklerini belki şu örnek çok iyi anlatacaktır : İki hafta önceki Galatasaray maçında birebir kaldığı pozisyonda üçlük çizgisi önünde aldığı topla potaya bir guard edasıyla yönelip,sayısını ters turnikeyle bıraktı.Peki normal bir uzun bunu ne yapardı ? Sıkıştığı için topu guarda teslim etmesi yada zorlama bir yüklenme yapması olası.Oğuz işte bu yüzden önemli bir oyuncu.Risk almayı bilen,bunları abartmadan yapan ve ''her gün hiçbir şey bilmiyormuş gibi çalışan'' bir oyuncu.

Gelelim Oğuz'un NBA aşkına.Ben sanırım NBA'e gidilmesi konusunda en katı olan Avrupa Basketbolu takipçilerinden biriyim.NBA ve Avrupa gerçekten çok farklı.NBA hız,ayak çabukluğu,çeviklik isteyen bir organizasyon.Avrupa ve NBA arasındaki farklı en iyi anlatan örnek sanırım bizim dönemimiz basketbol ilahı olan Jasikevicius'tur.Avrupa da fırtınalar estirirken,bizi kendisine hayran bırakırken NBA'e gidip ne hale geldiğini görmek beni üzmekten çok,teorimi doğruladığı için sevindirdi.Jasikevicius'un orada yapabildiği tek şey oturmuş,yerleşmiş savunmaya artık ezbere attığı keskin pasları yapmaktı,başka ekstra hiç bir şey yapamadı,peki neden ? Çünkü vücudu atletik guard savunmalarına göre çok dirençsiz ve yavaş,ilk adamı istediği kadar hızlı olsun ikinci adımda savunmacısı ondan en az iki saniye önce onun gideceği yerde ve şutu da ortalama bir NBA guardına göre kötü.Oğuz'da işte bu yüzden NBA'e gitmemelidir.İsterse Avrupa'nın en büyük takımlarında oynasın ki oynama potansiyeli fazlasıyla var.Oralarda sayısız şampiyonluklar yaşasa,MVP ödülleri toplasa da yine de gitmemelidir.Benim hep söylediğim bir şey vardır ; ''Avrupa'dan ekmek yiyecek basketbolcu bellidir.'' İşte Oğuzda bunun en büyük örneğidir.O vücut yavaşlığıyla,kendi şutunu yaratamamasıyla - evet şuan iyi bir şutu var ama o kilo ve yavaşlıkla bunu beklemek zaten biraz garip olur -,atletik olmamasıyla Oğuz NBA'de en fazla 10-15 dakika süre alabilecek ve alırsa da yeteneğini gösteremeyip,kaybolup gidecek bir ''potansiyel'' yıldız olur.NBA'de şansını deneyip dönsün diyenler olacaktır fakat şunu hatırlatırım ; psikolojik olarak o kadar dayak yeyip,hırpalandıktan sonra kendini toplamak kolay değildir.İleriki yazılarımda inceleyeceğim Semih,Ömer Aşık,Barış Hersek gibi gençler için de aynı şey geçerlidir. - onların dezavantajları çok farklı,sırtı dönük oynayamama gibi - Bu gençlerin hepsi Avrupa da söz sahibi olacaktır ama NBA zor gözüküyor.

Hiç yorum yok: