4.06.2009

Angelina Jolie ile öpüşür gibi sakız çiğneyen kız

Gene saçma sapan bir sebepten dolayı Mecidiyeköy'deydim.İşlerimi hallettikten sonra,Haziran'ın 4'ünde olmamıza rağmen haldır huldur yağan yağmura inat,Metrobüse doğru koşturuyordum."En ön" veya "en arka" taktiğimin çok işe yaradığı şu günlerde;Metrobüste yer bulmak (kalkış durağından bir sonraki duraktan binmeme rağmen) çok zor olmuyordu.İlk metrobüs tahminimden daha doluydu ki onun "karşı"dan geldiğini öğrendim.Bizim metrobüsümüz geldi ve "Teyzemdir,yaşlıdır.Ayakları yorulmuştur&şişmiştir vs." diye yer vereceğim kadının ayakları benimkinden hızlı ve sağlam çıktı,şoför kapıyı açar açmaz bana kalçasıyla "screen" koyduktan sonra,benim arkamdaki kızın da gelmesini engelleyerek büyük kalçaların önemini hatırlattı.Ve en önü benden kaptı.Saat 12'yi biraz geçiyordu ve yağmurda yağdığı için pek kalabalık değildi,metrobüs.Aslında engelli vatandaşlarımız için olan,ancak;kimsenin buna aldırış etmediği yere bende oturdum,çok yorulmuştum.4 koltuğun 3'ü de boştu üstelik.Yanıma muhtemelen yolda görsem aşık olabileceğim güzellikte,benim yaşlarımda,sarışın,yeşil gözlü,güzel dudaklı (!),balık etli bir kız oturdu.2 aydır türlü sebeplerle -zaman,aile sorunları,dersler,zaman,ikili ilişkiler,zaman- bitiremediğim kitabımı çıkardım,okumaya başladım.Sanırım ona "cool" gözükmekte gururumu okşamıştı,ya da ben her zamanki gibi bir şeyler "san"ıyordum.Kitap o kadar sarıcıydı ki,2-3 durak kadar dönüp kıza bakmadım bile...Derken dişimize ve falımıza bakan daha yeni açılacak 10'luk "Falım"ını çıkardı güzel kızımız.Birden kan basıncım artmaya,gözlerim kararmaya,ve dudaklarım benden habersiz oynamaya başladı.1-2-3 derken -evet,o attıkça ve fallarını okudukça bende sayıyordum kaç tane attığını- o koca ağzına tam 6 tanesini bir şekilde yerleştirdi.Ve çiğnemeye başladı.Ağız ne kadar büyük olursa olsun,6 tane Falım'dan bahsediyoruz burda,haliyle yarısı dışardaydı sakızın.Ben dahil,herkesin ayrı ayrı kıl olduğu bu durum hanım-kızımızı hiç enterese etmiyordu.Bazen bütün sakızı ağzına atıyor,bazense yarısını çıkarıyordu.Tam kitaba dalmışken bu olayın olması beni ayar etmiş,kitabın sayfalarını sert bir şekilde çevirmeye,ayaklarımı sallandırmaya,"bak bu şekilde çiğneme kızım bu sakızı" bakışları atmama itsede hiç birine aldırmadı.Yeşil gözleri ise yarı-açık,yarı-kapalıydı,uyuklama halindeydi.Büyük ihtimal uykusu gelmişti.Ya da kendisini Hollywood'ta,X bir film setinde,Angelina Jolie'yle birlikte rol alacağı lezbiyen öpüşme sahnesine hazırlıyordu,hiç bilemeyeceğim (Aslında ikisinin ağzının birbirine tam uyacağını düşünmekteyim,siz tahmin edin artık şeklini.) Bütün bu uyarılarıma,saçma sapan düşüncelerime rağmen;Falım'dan çıkan "mucuk" sesleri iyice sinirimi zıplatmıştı.Sinirden gülmeye başladım hafiften,kıza dönüp baktığımda ona güldüğümü sanmış olacak ki;kendisini naza çeker gibi bir ifadeyle sakızının tümünü ağzına attı ve kafasını cam kenarına çevirdi.Ben o sakızla "öpüştükçe","hıh"lıyor o daha bir "mucuk"luyordu sakızını.Kimi hayal ediyordu o şeyi çiğnerken bilmiyorum ama,metrobüsteki herkes onun ağzına bakıyordu,ama bu onu zerre ilgilendirmiyordu.En sonunda dayanamayacağımı anlayıp yukarıya bir bakış attım "Allah'ım bu benim kaderim mi?Bana bunları sayıyla mı veriyorsun,özellikle mi yanıma oturtuyorsun,her toplu taşıma araçlarında.Neden ben Nedeennn" diye haykırdım içimden,kendi kendime.Tabiki cevap gelmedi.Neyseki kızımız Şirinevler'de indi,"şükür" dedim.Bende yoluma sakin kafayla devam edecektim baya sevindirik olmuştum,sanırım yakarışım işe yaramıştı.Kızın boşalttığı yere doğru kayarken,sakınızını düşürdüğünü -veya bana hediye olarak bıraktığını- gördüm.Yarı salyalı sakız ayağımın altındaydı.Kamera şakası falan olmalıydı bu.Ya da biri benimle dalga geçiyordu.Midem bu manzarayı daha fazla kaldıramadı,ve çeneme sesli bir şekilde vurdu "Sakızına soktuğumun ...",önümdeki amca bana bakarak güldü.Bizim durakta indikten sonra miniminnacık,muhtemelen yeni doğmuş,muhtaç&kimsesiz bir yavru kedi gördüm,kalbim bu manzarayı kaldıramayacak kadar yumuşak,aklım ise karmakarışıktı.Ona birkaç şey alıp uzaklaştım."Herşeye rağmen yaşamak güzel" sözlerinin geçtiği,Candan Erçetin'in "Yaşıyorum" parçasını söyleyerek,köprüyü çıktım.Yoluma devam ettim.İnerken gördüğüm manzara ise bir yerlerden tanıdık geliyordu.Yolun kenarına ayakkabısını sürten bir adam,aynı zamanda söyleniyordu,"Hay ben bu sakızı yola atanın..."

1 yorum:

Eren dedi ki...

Fırat Budacı tadında Umut Sarıkaya. Birazda Vedat Özdemiroğlu. Öldüm ulan gülmekten